LASSWELL MODELİ
Kitle İletişim Modelleri, başta kitle iletişimi olmak üzere; iletişimin bilimsel olarak çözümlenmesini amaçlayan sistematik kavramlardır. Aslında Aristo’dan beri incelenen davranış ve insan iletişimi, kitle iletişimin ortaya çıkmasıyla hız kazanmıştır. Radyo Çağı ile başlayan bu araştırmalar, TV ile kuramsallaşmaya da başlamıştır. Günümüzde ise İnternet teknolojisinin gelişimiyle, eski kuramlar bazen yanlışlanmış, bazen de yenilenmiştir. Ancak temelde yeni kuramların çoğu eski araştırmalara dayanır.
Kitle İletişim Kuramlarının en önemlilerinden biri (ve belki de en ünlülerinden olan) Lasswell Modelidir. Aslen bir siyaset bilimci olan Harold Dwight Lasswell, ortaya attığı bu çizgisel iletişim anlayışıyla, iletişim biliminde öncü konumuna yükselmiştir.
Harold Dwight Lasswell, 13.02.1902 ABD doğumludur. Davranışçılık akımının öncüsü olarak bilinen Lasswell; Chicago Üniversitesinde eğitim aldıktan sonra, Londra, Paris, Cenevre, Berlin Üniversitelerine devam etti. Chicago, New York Kent, Temple ve Yale gibi saygın üniversitelerde dersler verdi. Ayrıca 2. Dünya Savaşında da Kongre Kitaplığında resmi görevde bulundu. Bu saygın konumu ve yazdığı kitaplarla önce siyaset biliminde, sonra da iletişim biliminde tanınması gerçekleşti. 18.12.1978’de hayatını kaybetti.
Laswell Modeli için, öncelikle Laswell’in siyaset bilimi hakkında görüşlerine bakmak gerekir. Zira bu görüşler, iletişim modelinin temelini oluşturur. Lasswell’e göre siyasette en önemli kavram “iktidar”dır. Kontrol etme gücüne kavuşan kişi veya kurumlar, topluma “etki” verir. Yani onların ne düşüneceklerini ne söyleyeceklerini aşılayabilir. Politics: Who Gets What, When, How (Siyaset, Kim, Neyi, Ne Zaman, Nasıl Elde eder?-1936) adlı kitabı Lasswell’in temel görüşlerinin kaynağı olmuştur.
Lasswell Modelinin ortaya çıkış tarihi, 1948 olarak gösterilir. Ancak yukarıda bahsettiğimiz gibi bu modelin kökleri 1936’ya dayanır. Bu açıdan bakıldığında birbiriyle benzerlikler gösteren ünlü Shannon-Weaver kuramlarının hangisinin önce modellenmiş olduğu tartışılabilir. Lasswell Modeli gibi, Shannon-Weaver modeli de “Ana Akım” iletişim modellerinin öncüsü sayılır. Her iki kuramda çizgisel bir anlayışla hazırlanmıştır.
Lasswell Modelinin temel soruları şunlardır: Kim, Neyi, Hangi Kanaldan, Kime, Hangi Etkiyle… Görüldüğü gibi bu kavramların bazılarını daha önce siyaset bilimi için kullanmıştır. Bu modele göre iletişim doğrusal bir çizgidedir. Bu çizgiye göre bir kişi veya kurum, bir mesajı bir iletişim aracı vasıtasıyla izleyici/dinleyiciye iletir.onurcoban Bu ileti gerçekleşince izleyici/dinleyici belli bir yönde etkilenir. Örnek vermek gerekirse, Bir Devlet Kurumu, ekonominin çok iyi gittiğini, kitle iletişim araçlarından (örneğin TV) topluma duyurmaktadır. Bunu yaparken insanlara “iyimser bir ekonomik durum” aşılamaya başlamıştır. Çoğu kişi bu modelin “sıradan” olduğunu düşünebilir. Ancak bu modelin öncü bir model olduğu ve 1930-1950 gibi çok erken bir tarihte şekillendiğini unutmadan devam edelim.
Kim, sorusu mesajın kaynağını temsil eder. Burada önemli olan bu “kimin”, inanılır olup olmadığı gibi, karakteristik özellikleridir. 20. yüzyılın başında, devlet başkanları, sözüne inanılır liderlere güzel bir örnektir. Kitleler bu “kimi” tanıyacaktır. Günümüze uyarlarsak popüler isimleri “kim” olarak güvenilir gördüğümüzü söyleyebiliriz. Örneğin, toplumlar, bir devlet başkanından çok, ünlü bir film yıldızının çevre konusunda duyarlılığına daha çok ilgi gösterebilirler. Görüldüğü gibi algılar değişse de temel kavramlar sabit kalmaktadır.
Neyi, kavramı iletilen mesajın ne olduğunu ortaya koyar. Burada mesaj daha sonra açıklayacağımız “etkinin” somut halidir. Kitlelere ulaştırılmak istenilen etkinin ön planda olan duruşu olan “neyi” kavramının bunu başarıp başarmaması burada önemlidir. Örneğin, “savaş kötüdür” mesajını iletirken, savaşın yarattığı insan katliamlarını mı gösteriyoruz yoksa savaşın yarattığı ekonomik zararı mı? İnsanlarda sonuçta “savaş kötüdür” düşüncesi yaratsa da, bunu hangi örnekle yaptığımız, alt metin olarak çok önemlidir.
Hangi Kanaldan, iletinin gönderilme yolunu sembolize eder. Kişisel iletişimde sözlü veya yazılı iletişim bu kanalı karşılayabilir. Ancak burada bahsedilen kitle iletişim araçlarıdır. Modelin ortaya çıktığı yıllar göz önünde bulundurulduğunda Lasswell’in radyodan ve bir ölçüde TV’den bahsettiğini düşünebiliriz. Temelde kitle iletişim araçlarıonurcoban bu kuramda “teknik” olarak görülmektedir. Radyo veya TV’nin iletişimin doğru işlemsindeki avantajları ve dezavantajları modelin konusudur. Günümüzde internetin hatta sosyal medyanın mesajı iletirken kullandığı yöntem ile klasik Radyo-TV yöntemi birbirinden farklıdır. Model bu konudan yüzeysel kalsa da, ileride “teknolojik yaklaşımlar” kuramları için bir öncüdür.
Kime ile kast edilen alıcıdır. Bu modelde alıcı, toplum yani kitlelerdir. Alıcı, bu modelin ana hatlarından biri olduğu kadar bir o kadarda “pasiftir”. Alıcı olmadan sağlıklı bir iletişim olmaz. Tüm iletişim modeli, mesajın “Kime” iletilmesi üzerine kuruludur. Ancak bu noktada önemli olan alıcının bu modelde mesajı almak dışında bir fonksiyonunun olmamasıdır.onurcoban Alıcı verilmek istenilen mesajı sorgusuz kabul eder. Onun doğru olup olmadığını sorgulamaz. Geri bildirim kavramı –daha sonra ortaya çıkan modellerin aksine- bu kuramda yer almaz. Toplum sadece etki altında bulunulan bir “alıcıdır”. Bu modelin en zayıf yönü olarak gözükse de henüz kuramsal araştırmaların olmadığı bir çağda “öncü” model olduğu gerçeğini değiştirmez. Günümüzde bile çoğu model bu yaklaşımı temel alır. Ancak onu “geri bildirim” gibi kavramlarla süsleyerek… Alıcının “düşünmeyen” bir “kime” olması günümüzde pek kabul edilmez. Ancak reklamcılık ve medya sektörü bu şekilde yürümeye de devam edebilir. TV kanalları “halk bunu istiyor” argümanıyla en bayat dizileri ve programları yayınlayabilir. Oysa bu soru “halka” sorulmamıştır. İronik bir biçimde bu programlar izlenir. Lasswell’in modeli bu noktada geri bildirimsiz olsa da, gayet çalışır.
Hangi etkiyle, modelin temel noktasıdır. Siyaset biliminden yola çıkan model “etki” kavramını ve propaganda anlayışını sorgular. Modele göre, “kim” gönderdiği bir mesajla “alıcıları” yönlendirebilir. Onların isteklere yön verir. Alıcılar pasiftir. Bu özellikle 1930-1940lı yılların Nazi Almanya’sı ve Faşist İtalya’sı gibi örneklerde kendine yer bulur. Propaganda amaçlı hazırlanan yayınlar o çağda kitlelere yön vermeyi başarmıştır. Otoriter iletici, toplumun nasıl düşüneceğine karar vermektedir. Demokrasi kültürü olan ABD gibi ülkeler de savaş yıllarında bu taktiği kullanmışlardır. Karşı propaganda özellikle soğuk savaş yıllarında etkili olmuştur. Ancak 1960’lardan itibaren kitlelerin bilinçlenmesi ve alternatif medyaların çoğalmasıyla bu etki zayıflamıştır.
Günümüzde hala kitle iletişiminin “etki” yarattığı bir gerçektir. Ancak artık tek bir “kim” yoktur. Bu yeni modellerin şekillenmesine neden olsa da Lasswell’in anlayışı hala geçerlidir. Ancak Lasswell, modelinde sosyal etkilere yer vermez. Onun anlayışına göre alıcılar homojen ve her şeyi kabul eden kitlelerdir. Bu yüzeysel bakış günümüz şartlarında yeterli değildir. Ayrıca daha sonra ortaya konan “gürültü” gibi kavramları içermez. Bu modele göre ileticiden çıkan mesaj kusursuz bir biçimde alıcıya ulaşır.
Tüm bu saydıklarımız Lasswell iletişim modelinin günümüz şartları için yetersiz kaldığını ancak iletişimin temellerini anlamamız için zorunlu olduğunu ortaya koyar. Modelin “basit” yapısı onu her tür medyaya uyarlamanın kolaylığını sağlar. Bu açıdan Lasswell Modeli, siyaset biliminde olduğu kadar iletişim bilimi içinde hala önemli bir noktadadır.
Kaynak:http://www.onurcoban.com/2011/09/lasswell-modeli.html
Yazan: Onur Çoban
0 yorum:
Yorum Gönder